güzel haz verir.
herkes şu ya da bu şekilde güzel’le ilgilidir.
güzel heyecan verir.
herkes güzel’in bir parçasıdır; alıcısı ya da kurucusudur.
peki nedir bu güzel?
sanattaki güzel’e yapıt diyoruz.
peki yapıt’ı ne kadar anlıyoruz?
her işin bir yolu yordamı var, usulü var; yapıt’la kurulan ilişkide neden olmasın?
yapıt’la ilişki kurabiliyor muyuz?
günümüz sanatı yalın bir kendini ifade yöntemi olmaktan çok ötede, çok daha sembolik. malzemeler değişti, üretim biçimleri değişti. ancak değişmeyen şu ki insan hala anlamaya ve açıklamaya ihtiyaç duyuyor, sanat üretiyor ve anlaşılmak istiyor.
nedir bu sanat dedikleri?
duvara muz bantlayınca ben komik oluyorum da, sergi duvarına bantlanmış muzun adı “Komedyen” olunca sanat oluyor. nedir bu sanat, bir tarifi/tanımı var mı gerçekten?
pazar tezgahındaki muza bakışımla, sergide rastladığım —artık bir estetik nesne olan— muza bakışım aynı mı?
aynı gözlerle baktığım doğru ama bakışımın belirleyenleri başka. estetik bakış anladığımda fikrimi değiştiren bakış; ne göreceğimi değil tüm birikimimle nasıl bakacağımı, ne soracağımı fısıldayan bakış… yapıtla kavuşmak için neyim varsa ortaya koyduğum, tüm benliğimi almaya programladığım bakış.
yapıtla böylesi bir alış-veriş ve tüm yukardaki soruların cevapları ancak bir şekilde mümkün: yapıtı anlamak’la. anlayabilmenin ilk koşuluysa yetkin bir göz olmak. işte “YAPITI ANLAMAK” atölyesinin hedefi tam da bu. estetik bakışla sıradan algının dışına çıkıp estetik nesneyle buluştuğumuz o “an”, o sonsuz an’ın hazzı. yapıtla buluşulduğunda yaşanacak haz ve heyecan için anlamak; çünkü yapıt ancak anlaşıldığında güzel’dir.